Napolyon Bonapart |
Fransız Devrimi’nin generali olarak da tanınan Napolyon, aynı zamanda Fransız Konsülü olarak Fransa Cumhuriyeti’nin de ilk başbakanı olmuştur. 1804 yılında 1. Napolyon adını alarak kendini Fransa İmparatoru ve İtalya Kralı ilan etmiştir. Fransız askeriyesinde topçu alayı üst teğmeni olarak başladığı yolculuğunda ilk durak Fransa İmparatorluğu olsa da, daha sonra Elba Adası’nda sürgün hayatı yaşadığı bir dönem de olmuştur. Asker olmasına rağmen siyaset ile yakından ilgili olan Napolyon Bonapart, gençlik yıllarında bir ara “vatana ihanetten” de yargılanmıştır. Askeriye içinde yakın ilişkiler kurduğu gibi Paris’teki siyasetçilerle de her zaman temas halinde olan Napolyon, mevcut yönetim tarafından tutuklandığında bu yakın ilişkilerini kullanarak serbest kalmayı başarmıştır. Bu dönemde Fransa’da yeni bir anayasanın doğması ile değişen ortam koşulları, Napolyo’nun bir asker olarak daha da yükselmesine neden oldu. 1793 yılında İngiliz ittifakı ve kral yanlılara karşı büyük başarı gösteren Napolyon Bonapart, tuğgeneral rütbesine terfi etti. 1795 yılında kral yanlılarının yeniden ayaklanması, Napolyon’un bir defa daha kralcıların ayaklanmasını bastırmasına ve sonuç olarak da iç güvenlik kuvvetler komutanı olmasına neden olmuştur. İtalya’daki ordunun başına getirilen Naponyon Bonapart, 1796 yılından itibaren Fransa’da gerek askeri kanatta gerekse de siyaset çevrelerinde adından söz edilen ve oldukça önemli bir kimlik haline geldi. Kuzey İtalya saldırısını bizzat komuta eden Napolyon, Avusturya ordularını sıra sıra büyük bir hızla alt etmeyi başardı ve kısa süre içinde Kuzey İtalya’nın derinlerine kadar girdi. Avusturya ordularını tamamen pasif bir hale getirerek Viyana’ya yürüyen Napolyon, Avusturyalıların ateşkes istemesi nedeniyle Viyana saldırısını durdurdu. Napolyo’nun birçok defa savaşta gösterdiği başarı Fransız yöneticilerin dikkatini çekti ve 1798 yılında Fransız direktörleri Napolyo’nun İngiltere’yi kuşatmasını istedi. Bu dönemde Naponyon’a İngiltere’yi kuşatma görevi verilmiş olsa da, kendisi acele bir saldırı yapmadan önce stratejik planlamalar yaptı ve denizlerde üstünlüğü ele geçirmeden İngiltere’ye saldırıda bulunmanın hiçbir manası olmayacağı sonucuna vardı. Napolyon planlamaları sonucunda İngilizlere doğrudan saldırmak yerine uzun vadeli bir politika izlenmesinin daha mantıklı olduğu sonucuna vardı. Bu uzun vadeli planın ilk ayağı ise, İngilizlerin en önemli ticaret merkezlerinden biri olan ve Asya’nın zenginliklerinden faydalanmak için bir köprü olarak kullandıkları Mısır’ın işgal edilmesiydi. Uzakdoğu ticaret yolunun kapanması ile ekonomik anlamda dar boğaza girecek olan İngilizler üzerine daha sonra gidilecekti. Malta’yı ve İskenderiye’yi alan Napolyon, daha sonra Suriye’yi almak istese de “Cezzar Ahmet Paşa” yönetimindeki Osmanlı birliklerinin direnişi karşısında başarılı olmadı ve Mısır’a yöneldi.
İmparatorluğun zayıflaması üzerine bir dönem Elba Adası’na sürgüne gönderilen Napolyon adadan kaçmayı başardı ve Fransa’ya dönerek yeniden halkın desteğini aldı. Napolyon arkasındaki destek ile yeniden tahta çıktı ve böylece ikinci defa tahta çıkabilen ender hükümdarlardan biri oldu. Belçika’ya saldırıya geçen Napolyon burada İngilizler tarafından durduruldu. 2. defa tahtını kaybeden Napolyon Amerika’ya kaçmaya çalışsa da bunu başaramadı ve İngilizlere teslim oldu.
İngilizler Napolyon Bonapart’ı Atlantik’te yer alan Helena Adası’na hapsetti ve 5 Mayıs 1821 tarihinde ölünceye dek burada kaldı.
Yorum Gönder