Harun Reşid |
Harun Reşid, tam adı harun er-reşid bin muhammed el-mehdi bin el-mansur el-abbasi (d. 20 Mart 763/15 Şubat 766, Rey – ö. 24 Mart 809, Tûs, İran), beşinci Abbasi halifesidir. Onun yönetiminde İslam dünyası en parlak dönemini yaşamıştır. Ailesi ve gençliği. Harun Reşid, üçüncü Abbasi halifesi Mehdi’yle (hd 775-785) Yemenli bir cariye olan Hayzuran’ın oğluydu. Güçlü bir kişiliği olan Hayzuran, kocası Mehdi’nin ve oğullarının halifeliklerinde önemli rol oynadı. Harun doğduğu zaman ağabeyi Hadi dört yaşındaydı. İkisi de Bağdat’ taki sarayda yetiştiler ve Kuran, hadis, şiir, müzik, İslam tarihi ve hukuk gibi konularda eğitim aldılar. Harun’un özel hocası, annesinin sadık destekçisi olan Yahya Bermeki’ydi.
Harun Reşid, 780 ve 782’de Bizans İmparatorluğu’na karşı girişilen seferlerde ordunun başında bulundu. 782’de İstanbul Boğazı’na kadar ilerleyen Abbasiler iyi koşullarla bir barış imzaladılar. Bu başarısından dolayı Harun’a, er-Reşid (doğru yolu izleyen) adı verildi; tahtın ikinci vârisi yapıldı ve Tunus, Mısır, Suriye, Er- meniye ve Azerbaycan valiliğine getirildi. Ama gerçek yönetici, hocası Yahya’ydı. Harun’un bu yükselişinde annesinin ve Yahya’nın büyük paylan vardı. İkisinin, Harun’u birinci vâris yapması için Mehdi’yi ikna ettikleri de söylenir. Ama Mehdi, Ağustos 785’te, veraset sırasında bir değişiklik yapmadan öldü. Hadi halife oldu, Harun da buna boyun eğdi. Hadi’nin Eylül 786’daki esrarlı ölümündeyse, egemenliğini kabul etmediği annesi Hayzuran’ın parmağı olduğu yolunda söylentiler yayıldı. Böylece Harun Reşid 14 Eylül 786’da, Akdeniz’in batısından Hindistan’a kadar uzanan bir imparatorluğun başına geçti. Hocası Yahya Bermeki’yi vezir yaptı. Yahya, oğullan Fazl ve Cafer’le birlikte devleti yönetmeye başladı. Hayzuran’ın da, ölünceye (789) değin yönetimde önemli etkisi olmuştu. Bu tarihten sonra Bermekiler devleti denetimleri altında tuttular. Harun Reşid halifelik yıllannda birçok iç sorunla karşılaştı. Mısır, Suriye ve Yemen ile doğu eyaletlerinde ayaklanmalar oldu. Ama merkezî hükümet bunları bastıracak ve düzeni yeniden kurabilecek güçteydi. Bir dizi yeteneksiz validen sonra 800’de Kuzey Afrika’nın (Tunus) yönetimim İbrahim bin Agleb üstlendi. İbrahim, yarı bağımsızlık karşılığında Bağdat’a yüklü bir yıllık vergi ödemeyi kabul etmişti. Bu olay, Harun’a mali yararlar sağladıysa da, gücünü yitirmeye başlamasının da başlangıcı oldu. Çünkü Aglebiler, Bağdat’ın müdahalesi olmadan yüz yılı aşkın süre eyaleti yönettiler; öbür yerel hanedanlar da benzer bir konum elde ettiler. O dönemde devlet topraklarının büyük bölümünde banş vardı. Bu durum dokuma, madeni eşya, kâğıt vb üretiminin artmasını, ticaretin genişlemesini sağladı. Ulaşılan refah, halifenin ve devletin önemli yöneticilerinin elinde büyük servetlerin toplanmasına yol açtı. Harun döneminde Abbasilerin serveti. Bin- bir Gece Masalları’nda Harun ve sarayı için anlatılanlarda büyük ölçüde doğruluk pavı vardır. O dönemde başkent Bağdat’a kuruluşundan (762) beri görülmemiş bir servet aktı. Önde gelen yöneticiler, özellikle de bunlann eşleri, lüks konusunda birbirleriyle yarış halindeydiler; bu durum Harun döneminde en yüksek düzeye ulaştı. Harun’un karısı Zübeyde’nin sofrasında yalnızca değerli taşlarla bezenmiş altın ve gümüş yemek takımları bulunurdu. Harun’un sarayı sayısız hadım- ağasını, cariyeyi, şarkıcıyı, kadın ve erkek hizmetçiyi barındıran çok büyük bir yapıydı. Müzik ve şiirle yakından ilgilenen Harun önde gelen şair ve müzikçileri armağanlara boğardı. Öte yandan, her buyruğu değişmez bir yasa niteliğindeydi. Birinin yaşamı ya da ölümü konusunda verdiği karar hiç tartışılmadan hemen yerine getirilirdi. Geceleri kılık değiştirerek Bağdat’ı dolaştığını anlatan öykülerde, yanında genellikle cellat Masrur’dan başka, dostları Cafer Bermeki ve şair Ebu Nuvas’ın da bulunduğu belirtilir.
Bermekilerin çöküşü. On altı yıldan fazla devlet yönetiminin sorumluluğunu taşımış, saraydaki bolluğun ve sınırsız harcamanın mali kaynağını sağlamış olan Bermekilerin çöküşü Harun’un kişiliğini olumsuz yönde etkiledi. Harun, aralarındaki anlaşmazlığın büyümesi üzerine 29 Ocak 803’te Cafer Bermeki’yi idam ettirdi; ailenin öbür üyeleri de hapse atıldı ve mallarına el kondu. O dönemde devlet içinde çıkarları farklı iki grup oluşmuştu. Bir yanda çoğu İran’dan ve doğu eyaletlerinden gelmiş kamu görevlileri, öbür yanda ise çoğu Arabistan’dan ve batı eyaletlerinden gelmiş din adamları vardı. Bermekiler birinci grubu, yeni vezir Fazl bin Rabia ise ikincisini destekliyordu. Bermekilerin etkisinin yok edilmesi, bu gruplar arasındaki mücadelenin de bir sonucuydu. Ama iki grubun çıkar çekişmesi uzun süre devam etti. Harun Reşid de Irak ve batı eyaletlerinin yönetimini tahtın birinci vârisi olan oğlu Emin’e, doğu eyaletlerinin yönetiminiyse ikinci vâris olan öbür oğlu Memun’a vererek bu çekişmeyi kabul etmişti. Emin, Arap asıllı Zübeyde’nin oğluydu ve 803’ten sonra Fazl bin Rabia’nın öğrencisi olmuştu. Annesi İranlı bir cariye olan Memun ise 803’ten sonra Bermekilerin koruduğu Fazl bin Sahl’dan etkilenmişti. Harun Reşid, sarayda, önde gelen din adamlarının önünde açıkladığı vasiyetinde Memun’un, Emin’ in üstünlüğünü tanımasını istemişti. Üçüncü oğlu Kasım da ağabeylerinden sonra halife olacaktı. Harun Reşid, Emin ve Memun’un birbirlerine bağlı kalma konusunda imzaladıkları bir sözleşmeyi de Kâbe duvarına astırmıştı. Ama bu düzenleme Abbasi topraklarının bölünmesi sonucunu yaratmadı.
Harun Reşid, Horasan valisi Ali bin İsa’ mn koyduğu ağır vergiler nedeniyle halkın şikâyetlerinin yoğunlaşması üzerine 805’te Rey’e gitti. Ama Ali bin İsa’nın ona anlattıklarına inanarak valiliğini yeniden onayladı. Aynı yıl Râfi bin Leys, Semerkant’ta ayaklandı. Ali bin İsa, bu ayaklanmayı bastıramayınca Horasan valiliğine Herseme bin Ayan’ı atayan Harun Reşid, Emin’i Bağdat’ta bırakarak Memun ve Kasım’la birlikte Horasan’a yürüdü. Ama uzun süredir çevresinden sakladığı rahatsızlığı artmıştı. Tûs’tan öteye gidemedi, orada öldü. Harun Reşid’in halifeliği döneminde ülkede tarım gelişmiş, Irak’ta yeni sulama kanalları açılmış, ticaret korunarak kervan yollarının güvenliği sağlanmıştı. Saray, dönemin bir bilim ve sanat merkezi durumuna gelmişti. Kendisi de şair olan Harun Reşid, şairlere büyük yakınlık gösterdi, müzikçileri korudu, onlara saygınlık kazandırdı. Babasının döneminde başlamış olan bilim ve sanat yapıtlarının Arapçaya çevrilmesi çalışmalarını daha da genişleterek sürdürdü. Harun, transit ticaretin önemini anlamıştı. Günümüzde Süveyş Kanalı’nın bulunduğu yerde bir kanal açtırmak istediyse de, Bizans akınlarına yol açabileceği gerekçesiyle Yahya Bermeki’nin karşı çıkması üzerine bundan vazgeçti.
Yorum Gönder