Emeviler


Emeviler
Emeviler
Dört halîfeden sonra ve Abbasîlerden önce müslümanları idare eden İslâm halîfeleri. Dört halîfe devrinden ve hazret-i Ali’nin oğlu hazret-i Hasen’in altı aylık hilâfetinden sonra hazret-i Muâviye halîfe oldu. Ondan sonraki halîfeler, Benî Ümeyye soyundan geldiği için, 662-750 (H. 42-133) seneleri arasında hüküm süren bu halîfelerin zamanında İslâm devletine Emevî Devleti denildi. Muâviye bin Ebî Süfyân bin Harb bin Ümeyye, Eshâb-ı kiramın büyüklerinden olup, Peygamberimizin kayınbiraderi ve aynı zamanda vahy kâtibi idi. Hazret-i Ömer tarafından Şam valisi yapılan hazret-i Muâviye, yirmi sene altı ay bu vazifede bulundu. Hicrî 41 senesinde Kûfe’de halîfe oldu. Şam’da yirmi sene halîfelik yaptı. Devletin başına, hazret-i Muâviye’den başlamak üzere, Ümeyye oğullarından on dört halîfe geçti. Son halîfe Mervân bin Muhammed zamanında hilâfet Abbâsîlere geçti.

Hazret-i Muâviye zamanında iç huzursuzluklara son verildi ve fetihlere devam edildi. Hilâfetinin ilk senelerinde Abdurrahmân bin Semre, Sicistan’ı fethetti. İslâm orduları Afganistan ve Semerkand taraflarını ele geçirdiler. 671 senesinde Küfe ve Basra’dan elli bin kişi, Merv başta olmak üzere; Herat, Tûs, Nişâpur ve Belh şehirlerine yerleştirildi. Böylece Türkistan’a karşı girişilecek fetihlerde başrolü oynayacak olan Horasan vilâyeti kuruldu. 671 senesinde Horasan valisi Hâkem bin Ömer-el-Gıfârî ile Muhelleb bin Ebî Sufrâ kumandasındaki İslâm orduları, Coganyan’a kadar ilerledi. Diğer bir kol da, kuzeyde Amul ve Zamm şehirlerini ele geçirerek, Harezm’e kadar akınlarına devam ettiler. Bütün bu seferler sayesinde İslâm hâkimiyeti Ceyhun nehrine dayandı.

Hazret-i Muâviye devrinde yapılan gazaların, asıl ağırlık merkezini Anadolu teşkil etmekteydi. Her sene Anadolu’ya iki sefer düzenleyen İslâm orduları, Erzurum’u ele geçirdiler. 668 senesinde İstanbul’a sefere çıkıldı. İslâm ordusu, Malatya-Kayseri ve Eskişehir yolunu tâkib ederek Kadıköy önlerine geldi. Uzun yolculuk ve soğuklar orduda büyük kayıplara yol açtı. Kışı Kadıköy’de geçiren ordu, halîfeden yardım isteyince, hazret-i Muâviye, oğlu Yezîd kumandasında bir orduyu yardıma gönderdi. İstanbul, yaz boyunca muhasara altında tutuldu. Kışın yaklaşması üzerine, muhasaradan vazgeçilerek geri dönüldü. İslâm donanması 673 senesinde hareket ederek; Kıbrıs, Girit, Sicilya adalarını aldı. Bir sene sonra da ikinci defa İstanbul önlerine geldi. Eylül sonuna kadar şehri muhasaraya aldılarsa da, kışın yaklaşması üzerine Kapıdağ yarımadasına çekildiler. 675 senesinde Bizans donanmasını bozguna uğrattılar ve tam altı sene her yaz İstanbul’u muhasara edip, kışın Kapıdağ yarımadasında kışladılar. İslâm donanması 680 senesinde muhasarayı bırakarak geri dönmek mecburiyetinde kaldı. İstanbul kuşatmasından dönen donanma, Antalya önlerinde fırtınaya tutuldu ve büyük bir kısmı zayi oldu.

Ayrıca Kuzey Afrika, İslâm ordularınca fethedildi. İçte isyan çıkaran haricîler üzerine, Ziyâd bin Ebih kumandasında asker gönderilerek, onların fitnesi ortadan kaldırıldı. Hazret-i Muâviye 680 (H. 61) senesi Nisan ayında vefat ettiği zaman, Emevî Devleti, Sogdiana’dan Cezayir’e kadar uzanan huzurlu bir devlet hâline geldi. Pek çok ülkelerin fethiyle, İslâmiyet’in geniş bir alana yayılmasını sağladı.

Yerine oğlu Yezîd geçti. Bunun zamanında hazret-i Hüseyn’in Kerbelâ’da şehîd edilmesi ve Abdullah bin Zübeyr’in Mekke’de halîfeliğini îlân etmesi, iç mes’elelerin en önemlilerindendir. Buna rağmen, Yezîd’in dört senelik saltanat yıllarında, İslâm orduları Buhara ve Harezm’i fethettiler. Kuzey Afrika’nın tamâmı ele geçirildi. Nihayet Yezîd, 683 senesi Kasım ayının onunda Şam’ın Havran köyünde vefat etti.

Oğlu İkinci Muâviye, halîfe olduktan kısa bir süre sonra, halkı camiye toplayıp minbere çıkarak; “Ben size halîfe ol maya lâyık değilim. Bununla beraber size, hazret-i Ebû Bekr ve Ömer’in vasiyet ettiği gibi birisini de tavsiye edemiyorum. Bütün aramalarıma rağmen, böyle birini bulamadım. Altı kişilik şûrada yer alan kişiler gibi insanlar da aradım, fakat onları da bulamadım. Artık siz kendi işinizi daha iyi bilirsiniz. Dilediğiniz birisini kendinize halîfe olarak seçin” dedikten sonra, halîfelikten çekildi ve üç ay sonra vefat etti.

684 senesi Haziran ayının yirmi ikisinde, Mervân bin Hakem’e halîfe olarak bî’at edildi. Şam’da idareyi tamamen ele alan Mervân, Mısır üzerine yürüyerek, idaresi altına aldı. Mervân, hazret-i Muâviye zamanında, Medîne ve Hicaz valiliği yapmıştı. Âlim, dînini seven, çok zekî ve akıllı bir insandı. Günahlardan çok sakınırdı. Kısa zamanda deylet içerisindeki iç huzursuzlukları düzeltti. Fakat halîfeliği bir sene bile sürmeden vefat etti. Yerine oğlu Abdülmelik geçti.

Abdülmelik halîfe olduktan sonra, önce iç karışıklıkları ortadan kaldırıp, bütün İslâm âlemine hâkim olmak için büyük bir gayretle mücâdeleye başladı. Mühelleb ve Haccâc’ın bu mücâdele sırasında büyük yardımları oldu. İslâm dünyâsının tamâmı ona bî’atetti. Bunun için yedi sene mücâdele veren halîfe Abdülmelik, daha sonra Kuzey Afrika’da ve doğuda fetihler yaptı. Bizans’a karşı da üstünlüğünü kabul ettirdi.

Halîfe Abdülmelik, bütün doğu eyâletlerini umûmî bir valilik hâline getirerek, karışıklıkları tamamen ortadan kaldırmayı ve fetihleri muntazam bir şekilde sürdürmeyi istedi. Bir diğer maksadı da, çeşitli vilâyetlerden gelecek devlet gelirlerinin bir tertibe konarak, merkeze ulaşmasını te’min etmekti. Bu umûmî valilik vazifesini Haccâc’a verdi. Haccâc’ın Türkistan ve Sind sınırlarına gönderdiği ordular, fetihlerde bulunarak Hind topraklarına dayandı. Türk hükümdarı Rutbil, Emevîlere boyun eğdi. Haccâc, buradaki Türklerden bir kısmını, Basra ve Küfe taraflarına yerleştirdi. Haccâc, Mekke-i mükerreme’de halîfeliğini îlân eden Abdullah bin Zübeyr ile de harb etti. Haricîlerle cihâd ederek bunları yok etti. Böylece Ehl-i sünnete büyük hizmeti oldu. Keremi ve ihsanı da, zulmü gibi boldu.

Halîfe Abdülmelik’i, Bizans Devleti de epeyce meşgul edip, pek çok güçlükler çıkardı. Sıkışık durumda iken Bizans’la, büyük bir maddî meblağ vererek sulh yaptı. Fakat Bizans, bu sulhu daha sonra bozdu. Bizans Devleti ile mücâdele hemen hemen Abdülmelik’in bütün halîfeliği müddetince devam etti. Sonunda Bizans’a karşı üstünlük sağladı. Mûsâ bin Nusayr ve Târik bir Ziyâd gibi meşhûr komutanlar vasıtasıyla fetihler yapıldı ve İslâm toprakları doğuda Hindistan’a, batıda İspanya içlerine kadar genişledi. Halîfe Abdülmelik 705 (H. 86). senesinde Dımeşk’da cüzzam hastalığından vefat edince yerine oğlu Velîd geçti.
Halîfe Velîd’in on sene gibi kısa olan halifelik devresi, fetihler, îmâr ve diğer faaliyetler yönünden İslâm târihinin en parlak devresidir. İslâm orduları onun zamanında dünyâ târihinin en parlak askerî zaferlerini kazandılar. Velîd, babasının iş başına getirdiği valileri yerlerinde bırakıp, onların askerî ve siyâsî tecrübelerinden hakkıyla istifâde etti. Haccâc, Irak valiliğinde kalarak doğudaki fetihlere devam etti. Doğudaki fetihleri iki büyük komutanı Kuteybe bin Müslim ve Muhammed bin Kasım sayesinde gerçekleştirdi. Kuteybe bin Müslim, Mâverâünnehr’de fetihlere devam etti. Buhara, Semerkand, KİŞ, Şaş, Hocend ve Fergana’nın bâzı kısımları müslümanların eline geçti. Diğer taraftan da Muhammed bin Kasım, Hindistan fethine çıktı. İndus havzasında bulunan ve bölgenin önemli kalesi olan Daybul’u fethetti. Şehirde bir cami inşâ ettirdi. Bu cami, Hindistan’da inşâ edilen ilk camidir. Bir süre sonra İndus havzasının tamâmı müslümanların eline geçti.

Halîfe Velîd zamanında Bizans’a Mesleme bin Abdülmelik bin Abdülmelik ve Abbâs bin Velîd komutasında akınlar düzenlendi. Mesleme, daha çok, İç Anadolu bölgesine akınlar yaparken; Abbâs, Güney Anadolu’da fetihlerde bulundu. Bu iki komutanın en önemli seferleri, birlikte Tuvana’yı muhasara etmeleridir. İslâm ordularının 707 senesi kışında Antakya yakınlarındaki Tuvana’yı muhasara etmeleri, üzerine, ilkbaharda Bizans İmparatoru İkinci Justinianus, müslümanlar üzerine ordu sevk etti. Bu düzensiz ordu, İslâm mücâhidleri karşısında büyük bir hezîmete uğradı ve bütün ağırlıklarını bırakarak kaçtı. Bol ganîmet ele geçiren müslümanlar, muhasaraya devam ederek 708 senesi Mayıs ayında Tuvana’yı fethettiler. İç karışıklıklar yüzünden Bizans, İslâm ordularının Anadolu’daki akınlarına karşı fazla bir mukavemet göseremedi. 712 senesinde Mesleme, Amasya’yı; Abbâs da Yalvac’ı fethetti.
Kuzey Afrika’da da fetihler devam etti. Buradaki İslâm ordularının başında Mûsâ bin Nusayr bulunuyordu. Mûsâ, İspanya’nın fethi için halîfeden izin alarak 709 senesinde hazırlıklarına başladı. 710 senesinde Târık bin Ziyâd komutasında müslüman öncü kuvvetleri, Cebel-i Tarık’ı geçerek İspanya sahillerine çıktılar. İslâm orduları sür’atle İspanya içlerine hareket ederek, bölgenin tamâmını ele geçirdiler.

On sene gibi kısa zamanda beş cephede bu derece başarılı seferler düzenlenmesi hiç bir hükümdara nasîb olmamıştır. Halîfe Velîd, 715 senesi Şubat ayının yirmi üçünde vefat edince, yerine kardeşi Süleyman geçti.

Halîfe Süleyman, ağabeyinin yolunda yürüyerek Bizans’a karşı mücâdeleye devam etti. Fakat, Arab kabîleleri arasında küllenmiş olan ayrılığın başlamasına ve bu sebeple Emevî hanedanının yavaş yavaş zayıflamasına sebeb oldu. Halîfe Süleyman zamanında yapılan en önemli askerî hareket, İstanbul’un muhâsarasıdır. Süleyman, ağabeyinin İstanbul’u karadan ve denizden muhasara etmek için yaptığı hazırlıkları tamamlayarak, kardeşi Mesleme bin Abdülmelik’i İstanbul üzerine gönderdi. İstanbul’un muhasarası, Halîfe Süleyman’ın ölümüne kadar devam etti. Halîfe Süleyman’ın, kısa süren saltanatı, Emevî devletinin bir dönüm noktası olup, yükselmenin sona erip, duraklamanın başladığı bir devirdir.

717 senesinde Halîfe Süleyman’ın vefatı ile İkinci Ömer diye anılan Ömer bin Abdülazîz halîfe oldu. Halîfe olur olmaz, İstanbul’u muhasara eden Mesleme komutasındaki orduyu geri çağırdı. Halîfe Ömer, İslâmiyet’i fetihlerle değil, daha çok ilmî hey’etler ile yaymayı düşündü ve bu maksatla faaliyet gösterdi. Onun bu siyâseti sayesinde, Berberîlerin tamâmı müslüman oldu. Halîfe Ömer, çok âdildi. Halk tarafından çok sevilirdi. Onun zamanında, haraç ve cizye vergileri belli esaslara bağlandı. İdarenin; halîfe, bölge yönetimini elinde bulunduran vali, adaleti te’min eden kadı ve vergi me’mûru olmak üzere dört temel direk üzeri ne oturtul masına çalıştı. Malatya; yüz bin hıristiyan esir karşılığında alındı. Ömer bin Abdülazîz, 720 senesinde kırk bir yaşında iken kölesi tarafından zehirlendi.

Yerine, Yezîd bin Abdülmelik geçti. Hilâfeti zamanında, Yezîd bin Mühelleb isyan etti. Ağustos ayının yirmi dördünde Mesleme komutasındaki ordu, Yezîd bin Mühelleb’in ordusunu büyük bir hezimete uğrattı. Mühelleboğullarının büyük bir kısmı kılıçtan geçirilerek öldürüldü. İkinci Yezîd, Ömer bin Abdülazîz’in tâkib ettiği politikayı bıraktı. Valilerin çoğunu değiştirdi. Bu halîfe zamanında en zorlu mücâdeleler Hazar cephesinde yapıldı! 722 senesinde Kıpçaklardan ve bâzı Türk boylarından aldıkları kuvvetlerle otuz bin kişilik ordu hazırlayan Hazarlar, İslâm ordusunu ağır bir mağlûbiyete uğrattı. Bunun üzerine Halîfe Yezîd, Cerrah Abdullah’ı, Hazarlarla mücâdeleye me’mûretti. Cerrah komutasında İslâm orduları, Hazarları mağlûb ederek, en önemli şehirlerinden Belencer’i ele geçirdi. İkinci Yezîd, 724 senesinde vefat edince, hilâfete Hişâm bin Abdülmelik geçti.

Hişâm bin Abdülmelik, halîfe olur olmaz, devletin idarî kadrolarında değişiklikler yaptı. Dikkatli, iyi bir devlet adamı idi. Bu halîfe zamanında çıkan ufak tefek isyanlar bastırıldı. Mervân bin Muhammed kumandasındaki İslâm orduları iki koldan Kafkasları geçerek Hazar ülkesine girdi. Kuzey Kafkasya ve Azerbaycan müslümanların eline geçti. Anadolu’da ve İspanya’da akınlara devam edildi. Bu devirde Türkler akın akın gelerek müslüman olmakla şereflendiler. 743 senesi Şubat ayının altısında vefat eden Halîfe Hişâm’ın yerine, yeğeni İkinci Velîd bin İkinci Yezîd geçti.

İkinci Velîd’in ilk işi amcasının maiyyetinde bulunan me’mûrları azl ve haps etmek oldu. Her yerde maaşları arttırdı. Amcası Hişâm’ın biriktirdiği paraları çok çabuk bitirdi. Kısa zamanda, kendi aile mensupları da dâhil, herkesin düşmanlığını kazandı. Yerine Üçüncü Yezîd bin Velîd halîfe yapılmak istendi. Üçüncü Yezîd Dımeşk’a girerek, şehre hâkim oldu ve halîfeliğini îlân etti. Yapılan çarpışmalarda, İkinci Velîd cesurca doğuştu. Çaresiz kalınca kaleye çekildi. 744 senesi Nisan ayının on yedisinde, Kur’ân-ı kerîm okurken şehîd edildi. İkinci Velîd’in öldürülmesi, Emevî hanedanının hâkimiyetinin sona erdiği haberini veriyordu. Zîrâ şimdiye kadar hanedana dâima sadâkat gösteren Suriye’de, meydana gelen karışıklıklar önlenemez oldu ve hilâfetin îtibârı sarsılmaya başladı.

Yerine Üçüncü Yezîd halîfe oldu. Altı ay gibi kısa süren hilâfeti zamanında devlet otoritesindeki zayıflama giderek arttı ve halk arasında çözülmeler başladı. Yer yer isyanlar baş gösterdi. Üçüncü Yezîd’in aynı senenin Eylül ayında ölümü üzerine, yerine kardeşi İbrahim geçti. İbrahim zamanında, râfizî ve haricî ayaklanmaları oldu. Ermeniye ve Azerbaycan valisi Mervân bin Muhammed isyan ederek, Fırat üzerinden Suriye’ye yürüdü ve 7 Aralık 744 târihinde Dımeşk’a girerek halîfeliğini îlân etti.

Mervân, halîfe olunca, devlet merkezini Harran’a nakletti. Bunun üzerine Sabit bin Nuaym’ın idaresinde Suriye’de isyan çıktı. Mervân, Hıms ve Di meşk üzerine yürüyerek isyanı bastırdı ve Sabit yabalanarak idam edildi. Daha sonra Emevî devletinden ayrılan Mısır’ı idaresi altına aldı. Doğuda çıkan isyanlar, devletin gücünü sarstı. Emevî orduları yenilmeye başladı. Bu arada Ebü’l-Abbâs, Irak’ı ele geçirerek halifeliğini îlân etti ve İkinci Mervân’ı mağlûb etti. Yenilen İkinci Mervân, Mısır’a kaçtı ise de yakalanarak öldürüldü. Böylece Emevî Devleti yıkılmış, yerine 749/750 (H. 132) yılında Abbasî devleti kurulmuş oldu. Ancak Afrika’ya oradan da Endülüs’e kaçan Abdurrahmân bin Muâviye bir süre sonra bu ülkede yeni bir devlet kurarak, sülâlenin târih sahnesinde bir süre daha kalmasını sağladı. (Bkz. Endülüs Emevî Devleti.)

Kültür ve Medeniyet: Emevîler devrinde İslâm ülkeleri genişlemiş, batıda Atlas Okyanusuna ve Fransa, doğuda ise Türkistan içlerine kadar olan yerler feth edildi. Türkistan’dan getirilen Türkler; Basra, Küfe gibi yeni kurulan bir çok şehirlere yerleştirildi. Diğer taraftan zirâat ve ticâret teşvik edildi. Hindistan tarafından sığırlar getirilerek çiftçilere verildi. Ayrıca ihtiyaçlarını karşılamaları için, faizsiz krediler te’min edildi. Askere maaş verilmeye devam edildi, Maaş tertibinde yine Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin Ehl-i beytinden başlandı.

Hazret-i Ömer devrinde kurulan dîvânlar, daha da geliştirildi. Bilhassa Mervân ve Ömer bin Abdülazîz devrinde belli esaslara bağlandı. Böylece devletin mâlî ve idarî müesseseleri te’sis edildi.

Abdülmelik bin Mervân, hilâfeti esnasında, insanların din bilgilerini öğrenmelerinde kolaylık olması için Arabça öğrenmeyi teşvik etti. Gayri müslimlerin devlet dâirelerinde çalışmalarına mâni oldu ve Arabça’dan başka dil kullanılmasını yasakladı. Posta ve haberleşme teşkilâtlarını ıslah etti. Devrinde âlimlere önemli mevkîler verilerek, ilmî çalışmaların gelişip yayılmasında yardımcı olundu. Başta dîvânlar olmak üzere, Farsça pek çok eser Arabça’ya tercüme edildi, îmâr faaliyetlerine önem verildi. Kullanılan Bizans ve İran paraları yerine ilk defa İslâm târihinde yeni paralar bastırıldı. Bizanslıların, durumu istismar edip, paraları propaganda aracı olarak kullanmaya başlamaları üzerine, halîfe Abdülmelik de altın ve gümüş para bastırarak yabancı paraların kullanılmasını yasakladı.

Ömer bin Abdülazîz, halifeliği sırasında, dîne sokulan bid’atleri ortadan kaldırıp, unutulmuş sünnetleri meydana çıkardı. Hadîs-i şerîfleri tasnif ettirdi. Ehl-i beyte dil uzatanların bu çirkin hareketine manî oldu ve son verdi.

Arapça’nın resmî dil olması; Mısır’daki Kıptîlerle Irak’taki Keldânîlerin ana dillerini unutarak Arabca’yı kullanmalarına sebeb oldu. Hakikatte Arablıkla bir alâkaları olmamalarına rağmen daha sonraki asırlarda bunlara Arabca konuşmalarından dolayı Arab denilmiştir.
Bu devirde Hasen-i Basrî, Ca’fer-i Sâdık, İmâm-ı a’zam, Abdullah bin Mübarek, Ka’b-ul-Ahbâr, İbn-i Şihâb-üz-Zührî, Hemmâm ibni Münebbih gibi dünyâya feyz salan meşhûr âlimler yetişti. Halîfeler bütün bölgelere muallimler gönderirler, bunlar da Cum’a günleri gittikleri bölgenin halkına dînî konularda ders verirlerdi.

Emevîler devrinde mîmârî alanındaki gelişmeler özellikle cami ve mesçidlerde görülmektedir. Feth eo’ilen yerlerin bir çoğunda cami ve mescidler inşâ ederken, bölgenin mîmârî kültüründen etkilendiler. Camilere ilk minare, Emevîler zamanında hazret-i Muâviye’nin emri ile Mısır’da yaptırıldı. Daha sonra Ömer bin Abdülazîz, Mescid-i Nebevî’yi yeniden yaptırarak, minare ilâve etti. Halîfe Abdülmelik, 691 senesinde Kubbet-üs-sahrâ’yı inşâ ettirdi. Bu cami günümüze kadar Ömer Camii olarak biline gelmiştir. 705 senesinde Halîfe Velîd, Şam’da Emevî Câmii’ni yaptırdı. Bu camide ilk defa olarak yarım dâire şeklinde yapılmış bir mihrab bulunuyordu. Ayrıca bu devirde, camiler, etrafında şadırvanlara ve küçük yapılara yer verilmeye başlandı.

ŞAM’DAKİ EMEVÎ HALÎFELERİ

Hilâfet Sırası
Muâviye bin Ebî Süfyân
662 (H. 41)
Yezîd bin Muâviye
680 (H. 60)
Muâviye bin Yezîd
683 (H. 64)
Mervân bin Hakem
683(H. 65)
Abdülmelik bin Mervân
683 (H. 65)
Velîd bin Abdülmelik
705 (H. 86)
Süleyman bin Abdülmelik
715 (H. 96)
Ömer bin Abdülazîz
717 (H. 99)
Yezîd bin Abdülmelik
720 (H. 101)
Hişâm bin Abdülmelik
724(H. 105)
Velîd bin Yezîd
741 (H. 124)
Yezîd bin Velîd
744 (H. 126)
İbrahim bin Velîd
744 (H. 126)
Mervân bin Muhammed
750 (H. 132)

1 yorum:

Yezidler ateşe tapan ateistlerdir.

Reply

Yorum Gönder