Sanayi Devrimi'nin Gerçek Yüzü Nasıldır?

sanayi devrimi
Sanayi Devrimi'nin Gerçek Yüzü Nasıldır?
   "Sanayi Devrimi" terimi iki defa talihsizdir. Birincisi, hiçbir bilimsel dayanağı yoktur, ikincisi ekonomik değişimin mahiyetinin aşırı derecede yanıltıcı bir izlenimini içerir. Dahası, bu terimi kullanan yazarların çoğunun, onun kökenleri ve ilk kullanılışları hakkında zırcahil olmalarıdır. 

  -Rando Cameron

   Yorulmadık diyorsanız buyurun size şaşırtıcı bir bilgi daha: 1970'lerde bile Amerikan vatandaşlarının sadece yüzde 6'sının pasaportları mevcuttu.

   Peki bu veri neyi gösterir? Amerikalıların gezmeyi sevmediklerini mi, yoksa dışarıyla ilgilenmediklerini mi? İkisini de değil. ABD'nin uzun yıllar süren içe dönük siyaseti, vatandaşlarına da yansımıştı sadece.

   Demek ki olguların bir görünen, bir de görünmeyen, gizli yüzleri var. Bu kitapta o gizli yüzleri ortaya çıkarmaya soyunduk. Şimdi yeni bir konaktayız.

   Modern Avrupa tarihiyle ilgili eserlere baktığınızda bir "Sanayi Devrimi" lafıdır gider. Orta malı siyasetçisinden üniversite hocalarına kadar yığınla insan, hiç sorgu sual etmeden, 'Eller aya, biz yaya' teranesini tutturmuşlar, Avrupa'nın muazzam çaptaki sanayi devrimini gerçekleştirdiğini, bizimse bu 'evrensel gelişme' yi ıslıklayıp çağdaşlık trenini kaçırdığımı her Allah'ın günü tekrarlayıp duruyorlar.

   Nasıl "Bilimsel Devrim" (Scientific Revolution) terimi, tarihçilerin, kendilerine seçtikleri bir zaman dilimine 20.yüzyılda yapıştırdıkları bir etiket veya yafta ise, "Sanayi Devrimi" terimi de 19.yüzyılın ortalarına doğru coşkuyla keşfedilmiş olup bu yüzden bazı özellikleri abartılmış "jenerik" bir terimdir.

   Hiç filmin jeneriği, filmin kendisi olabilir mi? Olsa olsa film hakkında belli bir fikir verebilir.

   Yazılıp çizilenlere bakılırsa sanki Sanayi Devrimi bütün Avrupa'da aynı ayna olup bitmiş bir olgu gibi sunulmaktadır bize. Halbuki İngiltere'de giderek hızlanan ve istikrarlı bir tarzda gelişen sanayileşme hamlesi, Fransa'da ağır aksak ilerlemiş ve büyük ölçüde de İngiliz öncülerini taklit anlayışı üzerinde şekillenmiştir.

   Ardından Fransa'dan İngiltere'ye işe yarar adamlar yollanmış ve oradan hem makine, hem de usta işçi getirtilmiştir. Bu durumda Fransa için bir "Sanayi Devrimi"nden değil, olsa olsa İngiliz makine sisteminin ülkeye girişinden söz edebiliriz.(Fransızlar bizim yerimizde olsa Batılılaşma derlerdi bu sürece) Hemen hemen aynı şey, o yıllarda yarı yarıya Fransa demek olan Belçika için de geçerlidir.

   Öte yandan söylendiği gibi bilimsel alanda yapılan buluşların Sanayi Devrimi'ni hazırladığı iddiasının gerçekle çok az alakası vardır. Bilim ile teknolojinin yollarının kesişmesi nispeten daha geç bir olgudur. Mesela buhar gücüyle çalışan makineyi tasarlayan James Watt, zannedildiği gibi bir bilim adamı değil, bir makinist ve düpedüz amatör bir mucitti. Okuyamamıştı, sebebi de müzmin bir baş ağrısıydı (ayrıca İskoçluğundan gurur duyardı ve tabii cimriydi). Yine çelik sanayisinin babası kabul edilen John Wilkinson da bir bilim adamı değil, acar bir iş adamıydı. Tekstil dokuma tekniğinde çığır açan iplik eğirme makinesi tasarımını başkasından araklayan Samuel Arkwright ise inanamayacaksınız belki ama sadece bir berberdi!

   Tabii başka kuşkular da söz konusu.

   Mesela Sanayi Devrimi adı verilen dönemde cereyan ettiği ileri sürülen sosyal sahneler, bundan olsa olsa 70 yıl sonra yaşanmış olabilir diyor Minnesota Üniversitesi profesörlerinden Herbert Heaton. Bir başka deyişle, sonraki yıllarda cereyan etmiş olayları önceden olmuş gibi gösterme gözbağcılıkları da devrededir tarihte.

   Düşünün bir, İngiltere'de 1830'larda bile pamuk işçilerinin sayısı, evlerde çalışan halayıkların (female domestic servants) sayısından düşüktü. 1850 yılında Yorkshire şehrinde yün eğirme işinin hala elle yapıldığını gösteren kanıtlar mevcuttur. Hatta 1877 gibi epeyce geç bir tarihte, sanayi uygarlığının beşiği sayılan İngiltere'de makinelerdeki kadar ucuz elle dokuma yapabilen ve dolayısıyla onlarla rekabet edebilen bir imalatçı yaşıyordu. Tabiatıyla bu durum daha geriden gelen Fransa ve Almanya gibi ülkeler için haydi haydi geçerliydi.

   Kısaca söylemek gerekirse, Avrupa kıtası çapında topyekün ve eşzamanlı bir Sanayi Devrimi'nden söz edilemez.

   Öte yandan sanayileşme sadece üretim artışıyla değerlendirilemez ki. Biraz da önemli olan hangi bedeller karşılığında başarıldığı değil midir üretim artışının? Yani neler götürmüştür o toplumdan? Neye mal olmuştur? Bunların da değerlendirmeye alınması gereklidir.

   Bir örnekle durumu açıklamaya çalışalım:

   Sanayi Devrimi'nin yaşandığı yıllarda İngiltere'de uyuşturucu maddeler neden yaygındır bilir misiniz? Fabrikalarda geçen uzun gecelerde çalışan anneler sevgili bebeklerini uyutmak için afyon bitkisi kullanıyorlardı da ondan. Çocuklar daha kundaktayken uyuşturucuya alışıyorlar ve kanlarına karışan zehirli maddeleri ileriki yaşlarında da çıkarmak mümkün olamıyordu ne yazık ki.

Kaynak: Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı/Mustafa Armağan

Yorum Gönder