Muhsin Yazıcıoğlu Vefatı


Muhsin Yazıcıoğlu Vefatı
Muhsin Yazıcıoğlu Helikopterde
       
      Uzun Yıllar Konuşulacak Esrarengiz Bir Kazada Hayatını Kaybetti  

   29 Mart 2009'da yapılacak Mahallî seçime bir hafta kalmıştı. Seçime katılacak partilerin liderleri Anadolu yollarındaydı. BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları da son haftayı en iyi şekilde değerlendirmek, mümkün olduğunda çok yere gitmek istiyorlardı. Başkanın konuşma yapmasını isteyen yer çok, vakit ise çok azdı. Parti kurmayları ve belediye başkan adayları, "vakitten tasarruf" için helikopter kiralamayı gündeme getirmişti. "Muhsin Başkan" bu teklife sıcak bakmamış ve şöyle demişti: 

   "Ya bırakın şu helikopter işini!.. Siz beni öldürecek misiniz? Hava kötü olur, şartlar elverişsiz olur, uçamayız."

   Böyle demişti, ama önüne konan "miting yapılacak yerler" listesine bakınca ikna olmuştu.

   Yazıcıoğlu ve kurmayları, 25 Mart 2009 Çarşamba günü, kiraladıkları helikopterle Sivas'tan Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ilçesine geçmişlerdi. Yazıcıoğlu, burada coşkulu kalabalığa hitap etti. İlk defa "helikopterli seçim kampanyası yapmalarını şu şekilde açıkladı:

   "Devletten seçim yardımı almıyoruz. İlk defa helikopter kiralayıp miting yapıyoruz."

   Miting meydanından alkışlar arasından sıyrıldı. Helikoptere bininceye kadar yüzlerce kişinin elini sıktı, her zamanki sevecen haliyle onlara tebessüm etti. Helikoptere bindikten sonra kendisini uğurlamaya gelenlere yine gülerek el salladı. Helikopter saat 15 civarında Yozgat'ın Yerköy ilçesindeki mitingine yetişmek üzere havalandı.

"Yazıcıoğlu’nun Helikopteri Düştü!"

Çağlayancerit’te mitinge iştirak edenler dağılmış, kimi işinin başına, kimi evine dönmüştü. Saat 16 civarında ajanslara düşen bir haberle, bütün Türkiye’nin gözü ve kulağı, Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikoptere ve olup bitenlere kilitlenmişti. TV kanalları şok gelişmeyi ilk önce alt yazı ile duyurdular:
“Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve beraberindekileri taşıyan helikopter düştü!”
TV ve radyo kanalları, normal yayın akışını kesip bu habere odaklanmıştı. Kazayı ilk duyuran, helikopterde bulunan İHA muhabiri İsmail Güneş olmuştu. 112 Acil Servisi arayan Güneş, helikopterin düştüğünü, bacağının kırıldığını, helikopterdeki beş kişiden ses çıkmadığını, Muhsin Yazıcıoğlu’nu göremediğini, BBP Sivas İl Başkanı Erhan Üstündağ’ın yaralı vaziyette inlediğini, kendisinin de çok üşüdüğünü söylüyordu. Bazı TV kanalları, İsmail Güneş’le 112 Acil Servisteki görevli arasında geçen konuşmayı aynen yayınlamışlardı.
TV kanallarından ve radyolardan, birbirinden farklı haberler duyuluyordu. İlk başta, Kahramanmaraş ve Kayseri Valileri kaynak gösterilerek umut verici haberleri yayınlamışlardı. BBP Genel Sekreteri Yaşar Topçu, telefonla görüştüğü Kahramanmaraş Valisinin, yaralılara ulaşıldığını, Yazıcıoğlu’nun ambulansla hastaneye hareket ettiğini ve sağlık durumunun da iyi olduğunu söylediğini bildirmişti. Daha sonra Parti Genel Merkezi’nde basın men-suplarının karşısına geçen Topçu, bu defa Kayseri Valisinin kendisini aradığını ve helikopterde bulunanların ciddi bir sağlık problemi olmadığını ilettiğini kaydetmişti. Bu açıklamalar, TV kanallarından canlı yayınlanıyordu. Bütün Türkiye nefesini tutmuş gelişmeleri takip ediyordu. Bu açıklamalar üzerine, herkes derin nefes almıştı.

Helikopter Nerede?

Bir müddet sonra yapılan bu açıklamaların gerçekle ilgisi olmadığı ortaya çıkacaktı. Düşen helikoptere ulaşılamamıştı. Ortada çok tuhaf bir durum vardı. Üzeyir Garih’in katil zanlısı, kapalı cep telefonunun sinyalinden bulunmuştu. Ama şimdi, helikopterdeki İHA muhabirinin cep telefonuyla dakikalarca konuşmasına rağmen yerleri tespit edilemiyordu. Helikopterde bulunması gereken ve kaza anında yerinin tespit edilmesini sağlayacaktı. Yer Bulma Verici Sistemi (ELT) cihazından da çıt yoktu.
Vakit gittikçe daralıyordu. Hava kararmak üzereydi. Helikopterin düştüğü yerin karla kaplı ve orada havanın müthiş soğuk olduğu kesindi. Bunu İsmail Güneş de söylemişti. Şayet helikopterdeki altı kişi yaralı iseler, soğuktan donmadan önce bulunmaları gerekiyordu.
Devletin bütün imkanları seferber edildi. Genelkurmay Başkanlığı’na ait gece görüş kabiliyetli bir helikopter, Sağlık Bakanlığı’nın ambulans helikopteri, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait helikopter, ayrıca binlerce asker, helikopterin düştüğü tahmin edilen yerlere doğru süratle gitmiş ve arama çalışmalarına başlamıştı. Sivil Savunma Uzmanları, AKUT mensupları ve yüzlerce sivil gönüllü de kazazedeleri arıyordu.
Bütün aramalar, teknolojinin bütün imkanlarının seferber edilmesi neticesiz kalmıştı. Helikopterin yeri tespit edilemiyordu. Bütün Türkiye, bu olaya kilitlenmişti. Kazazedelerin bir an önce sağ olarak bulunması için dualar ediliyordu.
26 Mart Perşembe günü, aramalar aralıksız devam etti. Ancak helikopterden en ufak iz yoktu. Partililer, helikopterin yanlış yerde arandığını söylüyordu.
Ajanslar, Yazıcıoğlu ile ilgili bilgiler geçiyor, onu yakından tanıyanlar hatıralarını anlatıyorlardı:
Muhsin Yazıcıoğlu, 1954 yılında Sivas’ın Sarkışla ilçesi Elmalı köyünde, bir çiftçi ailesinin oğlu olarak dünyaya gelmişti. İlk ve orta tahsilini Şarkışla’da yaptıktan sonra, yüksek tahsilini yapmak için 1972 yılında Ankara’ya gelmiş ve burada Veteriner Fakültesi’ni bitirmişti.
Çok genç yaşta dernek çalışmalarına katılmış, 1977’de Ülkü Ocakları Genel Başkanı olmuş, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in “en yakınlarından biri” olarak tanınmaya başlamıştı.
Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980 darbesinin en ağır darbesini yiyenlerden biri olarak tarihe geçecekti. Tam 7,5 yıl Mamak Cezaevinde tutulacak, bu müddetin 5,5 yılını hücrede geçirecek, hapis hayatı boyunca ağır işkencelere maruz kalacaktı. Sonunda da bir günlük dahi mahkumiyet cezası almadan serbest kalacaktı. O cezaevi günlerinde yazdığı şiiri, şimdi herkesin dilindeydi. Şiirin son kısmı şöyle bitiyordu:
Ben sonsuzluğu düşünüyorum. 
Ey sonsuzluğun sahibi, Sana ulaşmak istiyorum. Durun, kapanmayın pencerelerim 
Güneşimi kapatmayın 
Beton çok soğuk, üşüyorum.
Hapisten çıktıktan sonra, yine aktif olarak siyasi ve sosyal aktivitelere katılan Yazıcıoğlu, 1991’de MÇP’den Sivas Milletvekili seçilerek parlamentoya girmişti. 29 Ocak 1993’de MÇP’den ayrılarak Büyük Birlik Partisi’ni kuran Yazıcıoğlu, bu partinin Genel Başkanı olmuştu. 24 Aralık 1995 ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinde yine Sivas millet-vekili olarak parlamentoya giren Yazıcıoğlu, evli ve iki çocuk babasıydı.
Ailesi, annesi ve bütün dostları gözyaşları içerisinde onun sağ sahili bulunması için duâ ediyorlardı.
Ne var ki saatler geçtikçe umutlar da azalıyordu.
Yazıcıoğlu ve beraberindeki beş kişi, 27 Mart Cuma günü de bulunamadı. Bu çok tuhaf ve tarihe geçecek bir durumdu. Onca insana, onca teknolojik imkanlara rağmen kazazedelere ve helikoptere ulaşılamamıştı.

Köylüler Harekete Geçti

Kahramanmaraş civarındaki herkes kazazedelere ulaşmak için kendince bir şeyler yapmak istiyordu. Cuma günü akşamı Göksun’a bağlı Döngel köyünün minaresinden bir anons yapıldı. Yazıcıoğlu’nu ve beraberindekileri aramak için gönüllü isteniyordu. 28 Mart Cumartesi gününün ilk ışıklarıyla birlikte köy meydanında 17 gönüllü toplandı. Bunlar hazırlığını yaptıktan sonra yola çıktılar. Bu ekip saat 14.30’da Sinse ve Kızılöz köyleri arasındaki Keş Dağı, Kuru Dere- Kanlıçukur mevkiindeki helikopterin enkazına ulaşmıştı. Bütün Türkiye’nin merakla beklediği haberi, bu köylüler verdi. Helikopterdekiler vefat etmişti. Yazıcıoğlu helikopterde yoktu. Helikopterin altında bir ceset vardı. Köylüler karları eşmiş, ancak yüzüne ulaşamamıştı. Sonradan bu cesedin Yazıcıoğlu’na ait olduğu ortaya çıkacaktı. Yazıcıoğlu, secde eder vaziyetteydi. Üzeri yarım metre karla örtülmüştü.
Beş kişi bulunmuştu. Ama kazayı haber veren İsmail Güneş’ten haber yoktu.
Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekilere, kazadan yaklaşık 72 saat sonra ulaşılmıştı. Helikopterdekilerin bazıları ilk çarpma esnasında, bazıları ise yaralandıktan sonra donarak can vermişlerdi. Muhsin Yazıcıoğlu, Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya ve helikopter pilotu Kaya İstektepe’nin cansız bedenleri, enkazdan alınarak bölgede bekleyen Skorsky helikopterlerle Kızılöz köyüne götürüldü. Cenazeler buradan da iki helikopterle Kahramanmaraş’a nakledildi ve Devlet Hastanesi morguna konuldu.
İHA Muhabiri İsmail Güneş bulunamamıştı. Yaralı vaziyette dakikalarca konuşan Güneş, acaba o civardaki bir mağaraya mı sığınmıştı? Özel timler ve köylüler, bu defa Güneş’i aramaya çıkmıştı. Güneşin cenazesi, kazadan beş gün sonra helikopterin enkazından beş yüz met-re ileride bulunacaktı. Ayağı kırık olan Güneş, helikopterin koltuklarından birini sökerek kızak olarak kullanmış, üzerine de dört ceket giymiş, ancak müthiş soğuğa mukabil sığınacak bir yer bulamamış ve donarak can vermişti. Güneşin cenazesi, 1 Nisan günü Sivas’ta toprağa verildi.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenazesi Kahramanmaraş’tan Ankara’ya uçakla taşındı. 31 Mart 2009 günü, önce TBMM’de merasim düzenlendi. Ardından Kocatepe Camii’ne götürüldü. Yaklaşık beş yüz bin kişi, cenaze namazı için oradaydı. Yazıcıoğlu, öğle namazım müteakip kılınan cenaze namazından sonra, Mehmed Akifin İstiklal Marşı’m yazdığı mekan olan Taceddin Dergahının bahçesinde hazırlanan mezara defnedildi.
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, daha önce de birçok esrarengiz kaza geçirmişti. Bunlar arasındaki dört büyük trafik kazası, çok dikkat çekiciydi. Arabasının önüne ya minübüs ya traktör çıkmıştı. Bu kazalarda bindiği araçlar ağır hasar görürken, kendisi kazaları hafif sıyrıklarla atlatmıştı. Ne var ki vefatıyla neticelenen bu helikopter kazası, o kazalardan farklıydı. Kazada pek çok esrarengiz noktalar vardı. Yazıcıoğlu’nun yakın çalışma arkadaşları ve eşi Gülefer Hanım da bunlara işaret ediyordu.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Harum, TBMM Araştırma Komisyonu’na yaptığı açıklamada dikkat çekici şeyler söylemişti. Şöyle diyordu:
“Eşimin silahı, özel evrak ve parasının bulunduğu çanta kayıp. Cep telefonu da hafızası silinmiş olarak bize teslim edildi. Kayseri Valisi, ‘Bulundu. Kaburgaları ve ayağı  kırık. Hastaneye götürülüyor’ diye açıklama yaptı. Eşim bulunduğunda hem kaburgası, hem ayağı kırıktı. Bu nasıl tesadüf? Vali bu istihbaratı nereden aldı? Açıklasın.”
“Eşimin çantası nerede?” diye soran Gülefer Yazıcıoğlu, ayrıca eşinin bulunduğunda kaza mahallinde 1 metreyi aşkın kar olmasına rağmen, ayakkabısının altında ve pantolonunun dizinde çamur olduğunu söyleyerek, bu çamurun da açıklığa kavuşturulmasını istiyordu.
Kaza ile ilgili kafa karıştıran sorular, bunlardan ibaret değildi. BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır da şunları söylüyordu:
“Çağlayancerit’teki mitingi sürerken, Genel Başkanımız!. Yozgat’a götürecek olan kiraladığımız helikopter kalktı, havalandı. Bir yere gitti ve bir süre sonra geri geldi. Nereye gitti, ne yaptı, bilen yok. Benzin almak için de gittiği düşünülebilir ama mitingin bitmek üzere olduğu sıkışık bir zamanda benzinin bitmemesi lazım. Bu araştırılmalı.”
Kazanın duyulmasının hemen ardından, bazı ilgililerin ve bazı TV kanallarının, “Kazazedeler bulundu, durumları iyi!” açıklaması yapması, durumun ciddiyetini örtbas etmiş ve vakit kaybına yol açmıştı. Bu durum da kafaları karıştırıyordu.
Muhsin Yazıcıoğlu, sıradan biri değildi. Yakın tarihimizin en mühim hâdiselerine birebir şâhitlik etmişti. Pek çok mühim ve mahrem bilgilere sahip olduğu bilinmekteydi. İşin bu yönünü düşünen pek çok kişi, “Bu bir kaza mı, yoksa suikast mı?” sorusunu sormaktaydı.
Pakistan ve Lübnan’daki mühim simaların, suikastle öldürüldüklerinin gündeme gelişiyle birlikte Yazıcıoğlu’nun vefatını netice veren kaza da düşündürücü olmaktaydı.
Yıllar önce, “Beton çok soğuk üşüyorum” diyen Yazıcıoğlu, çok soğuk bir günde vefat etmişti.
Kaynak: Meşhurların Son Anları/Burhan Bozgeyik

Yorum Gönder