Konotop Savaşı

   
türk askeri
Mehmet Giray Han
   Doğu Avrupa boylarında tek ve en güçlü devlet olmak için çalışmalara başlayan Rusya'nın hareketleri Osmanlı Devleti tarafından dikkatle takip edilmekteydi.Rusya büyük emelleri önünde en büyük engel Osmanlı Devletidir.
Ve Osmanlı Devleti Rusya'ya karşı iki asırdan fazla devam eden bir mücadele vermiş,Kafkasya'da,Kırım'da Anadolu'nun doğu cephesinde devam eden bu şiddetli savaşlarda binlerce şehit vermiştir.Öyle ki Devletin hudutları içerisinde 'Moskof'a karşı çarpışırken şehit düşmüş bir yakını bulunmayan aile yok gibidir.
'Moskof' kelimesi öyle bir hal almıştı ki artık halk için düşmanlığın simgesi anlamına gelmişti.

   Rusya Ukrayna topraklarını ele geçirmek istiyordu,Osmanlı Devleti ise Rusya'nın izlediği bu politikaya sert şekilde karşı çıkıyor ve Rusya'nın bu tutumuna mani olabilmek için çalışıyordu.

   1659 yılların başında Rusya 350 bin kişilik dev ordusuyla Ukrayna üzerine yürüdü.Rusya'nın bu saldırısı karşısında Ukrayna Kazakları Prensi Vygovsky Osmanlı Devleti'nden yardım talep etti ve himaye edilmelerini talep etti.Bu durum Divan-ı Hümayun'da görüşüldükten sonra Kırım Hanı Mehmet Giray'ın sefere çıkması kararlaştırıldı.Mehmet Giray,Kırım askerleri ve orduya katılan Osmanlı birlikleriyle süratle Rusların üzerine yürüdü.Bu sıralar Rus ordusu Çenigov Şehri'nin batısında bulunan,Ukrayna Kazaklarına ait Konotop Kalesi önündeydi.Kaleyi kuşatmışlardı.

   Mehmet Giray Han,ordusu ile durmaksızın Rus ordularının üzerine atıldı.12 Temmuz 1659'da meydan muharebesi başladı.Kırım ve Osmanlı askerleri kendilerinden kat kat fazla 350 bin kişilik çok sayıda askere sahip Rus ordusunu kuşatmışlar,üzerlerine tayfun gibi esiyorlardı.Prens Trubeçkoy ve ordusu ne yapacağını şaşırmıştı.Neticede 120 bin asker kılıçtan geçirilmiş,50 bin asker esir alınmıştı.Ölenler arasında Prens Trubeçkoy'da vardı.350 bin kişilik Rus ordusundan eser kalmamış geriye kalan askerler etrafa dağılmıştı.

   Mehmet Giray Han Konotop Kalesi yakınlarında büyük bir maharet göstererek Rusları perişan etmiş ve Türk Zaferleri'ne parlak bir zafer armağan etmiştir.

   Daha sonraları Osmanlı Devleti Ukrayna'ya ehemmiyet verip,1661'de "Seddülislam" kalesini inşa etmiştir.

Cezayir Savaşı

barbaros hayreddin paşa
Barbaros Hayreddin Paşa
   13 sene şanlı Osmanlı Devleti'nin bir parçası olarak kalan Cezayir,binlerce şehitlerin uğruna fethedilmiş ve binlerce şehit verilerek muhafaza edilmiştir.Üç asırdan fazla bu topraklarda Osmanlı sancağı dalgalanmış,burada yaşayan Müslümanlar huzur ve refah içerisinde yaşamışlardır.

   Kuzey Afrika ülkesi olan Cezayir,aynı zamanda Batı Akdeniz'in önemli askeri ve ticari üssü idi.Barbaros kardeşlerin yaptığı fetihlerden önce Cezayir İspanya'nın hakimiyetinin altındaydı.1517 başlarında Oruç Reis, İspanyolları perişan ederek Cezayir'i fethetti.Daha sonra Oruç Reis'in şehadetinden sonra idareyi eline alan Barbaros Hayreddin Paşa devrinde Cezayir Yavuz Sultan Selim'i metbû tanımış,böylece Afrika'nın bu uç ülkesi de Osmanlı Devleti'nin bir parçası olmuştur.15 Mayıs 1519'da Yavuz Sultan Selim tarafından Barbaros Hayreddin Paşa Cezayir Beylerbeyi olarak vazifelendirilmiştir.

   Bütün bu olan biteni dikkatle takip eden,dünyanın sayılı büyük devletleri arasında yer alan İspanya,Cezayir'deki hezimetin intikamını almak için fırsat beklemekte ve Hayreddin Paşa kuvvetlerini Cezayir'den söküp atarak Afrika'da rakipsiz kalmak istemektedir.

   Cezayir meselesiyle bizzat İspanya Kralı Charles Quint ilgilenmekteydi.Bütün imkanları seferber etmişti.Kral,Cezayir'i zapt etme işini Sicilya Kral Naibi Ugo de Moncada'ya verdi.

   1519 Temmuz'unda Moncada büyük bir ordu ve donanma hazırlattı.25 bin kişi ve 170 harp gemisinden müteşekkil donanmasıyla Cezayir'i alacağında çok emindi.Ağustos ortalarında Cezayir önlerine gelen Sicilya Kral Naibi'nin yanında Gomares Markisi de vardı.Şehri kuşatmış ve Barbaros'a haber göndermişti.
Barbaros'tan şehri teslim edip askerleriyle birlikte gemilerine binerek çekilip gitmelerini istemekteydi.

   Barbaros Paşa'nın cevabı,mağrur düşman kumandanın yüzünde kırbaç gibi şaklamıştı. Kanla alınan topraklar,son fert şehit oluncaya dek müdafaa edilecekti.

   21 Ağustos 1519'da İspanyolların taarruzu başladı.Denizden ve karadan yapılan hücumlara bir avuç ordusuyla karşı koymaya çalışıyordu Barbaros.
Zaman zaman şehrin önlerinde göğüs göğüse müthiş muharebeler cereyan ediyordu.Düşman saldırıları püskürtülüyordu,savaş 2 gün aralıksız şiddetle devam etti.Savaşın üçüncü günü Barbaros 500 leventini İspanyolların sahile çekmiş olduğu mühimmat ve cephane dolu gemilerin üzerine gönderdi.Bu saldırı üzerine İspanyollar mühimmat ve cephanelerin yakılacağı telaşına kapılarak bütün kuvvetleriyle bu 500 serdengeçtinin üzerine saldırdılar.Leventler düşman kuvvetlerine kahramanca karşı koyarak bütün dikkatleri üzerlerine çekmeye muvaffak oldular.Bu anı bekleyen Barbaros bütün askerleriyle kaleden çıkarak yıldırım gibi düşmanın üzerine atılmıştı.Bu hücumu beklemeyen düşman şaşırmıştı.Kısa zamanda İspanyol ordusu tam bir bozgun halini aldı.

   4000 İspanyol askeri kaçta telaşı ile denizde boğulmuştu.Cezayir önlerine gelen Sicilya Kral Naibi Moncada mühimmatları ve toplarını bırakarak armadasıyla süratle kaçmıştı.23 Ağustos 1519'da yapılan Cezayir Savaşı'nı Osmanlı Devleti kazanmış bulunmaktaydı.  Barbaros Hayreddin Paşa ve askerleri zafer şenlikleri yapıyorlardı...

   Daha sonraları Cezayir,geçici olarak elden çıkacaksa da hemen akabinde yeniden ele geçirilecek ve 1830'larda Fransızların işgaline kadar Osmanlı idaresinde kalacaktır...
   

Göklerin Mesajı

   
fatih sultan mehmet resmi
Fatih Sultan Mehmet
   1473 yılında Avrupa semalarına bakanlar,Jüpiter ve Satürn 'yıldızları'nın birleştiğini gördüler hayretle.Göklerin bu mesajının sırrını çözebilmek için İbrani bilgilerinin kapısını çaldıklarında aldıkları cevap,"ölüm" oldu.Dehşet içinde kalan İtalyan hümanistleri,İbranî bilgesinin kapısından öyle bir hışımla çıkmışlardı ki,bilgenin "ve diriliş" dediğini duymamışlardı bile.Ama kimin için ölüm kimin için dirilişti? Burası tam olarak belli değildi.

   Bu tarihten tam 7 yıl sonra Fatih'in Arnavutluk'taki Avlonya limanından Gedik Ahmed Paşa komutasında sefere çıkardığı 100 parçalık bir donanma,İtalyan çizmesinin topuğuna tırmanıyor,Otranto'yu bir "köprübaşı" olarak Osmanlı vatanına katıyor ve Apulya kalesine tam 1.5 yıl yetecek kadar silah depoluyordu.
Bu sırada 'Ebedî Şehir' (Eternal City) olma iddiasındaki Roma,yüzyıllardır şahit olmadığı bir sessizliğe bürünmüştü.Papa'nın emin bir yere kaçmak için gemileri limanda hazır beklettiği haberi bir rüzgâr gibi esiyordu Roma sokaklarında.
Rivayetler arasında Türklerin elinin ulaşamayacağı bir yer aradığı da vardı.
Fatih'in nihai amacı, bir yandan Bosna ve Hırvatistan üzerinden karadan, öbür yandan da Otranto üzerinden denizden Roma'ya sıkıştırdığı Venedik güçlerini kesin sonuç alacağı bir meydan savaşında imha etmek ve Roma'yı ele geçirmekti.

   Papa'nın Hristiyan olmasını teklif ettiği bu genç Sultan,mektuba seferleriyle cevap veriyor ve "Hristiyanlığın efendisi" olmaya geliyordu.Ama bir farkla.Henüz genç bir hümanist iken İstanbul'un "barbarlar(!)"ın eline düşmesinin "Homer'in ikinci ölümü" olacağını yazan Papa'ya inat,Fatih Sultan Mehmet ,bu sırada elinde Homeros'un İlyada destanını tutuyordu.

   Tabiatıyla Doğu'da bu iki yıldızın, Satürn ve Jüpiter'in birleşmesinin biraz farklı yorumlandığını bilmiyordu Roma'daki ruhaniler.Özellikle Çin mitolojisinde bu iki gezegenin gökte buluşması, Doğu ile Merkez'in birleşmesine yoruluyor, Doğu'nun dünyanın merkezi olacağına hamlediliyordu.Bir başka deyişle, İstanbul'un Fethi'nin anlamı göğe yazılıyordu.Velhasıl İstanbul, yüzyıllardır çarpık duran dünya eksenini yerine oturtmakla görevliydi.Yeni misyonu buydu. Doğu'yu merkeze alan ve her ikisini de kucaklayıp üstüne çıkaracak bir hamle olacaktı bu.Yüzyıllar öncesinden müjdelenen fethin anlamının,dört duvarın içine sıkışıp kalmış bir şehre güç kullanarak (kahren) girmek ibaret olamayacağını bilenlerden birisi,kuşkusuz ki Papa'nın mektubuna gülüp geçen genç hükümdarın ta kendisiydi.

   Biliyoruz ki, Fatih bu tekliflere daha İstanbul'un fethinden bir yıl sonrasından başlayarak sürekli muhatap olmuştu.Özellikle Francesko Filelfo'nun Milano'dan gönderdiği 15 Mart 1454 tarihli mektubu ve medhiyesindeki mısraları aynı hoşgörüyle okumuş olmalıdır ki, onun ricasını kırmayarak esir düşen kaynanasını ve iki baldızını serbest bıraktırmıştı. Filelfo mektubuna iliştirdiği medhiyesinde şunları yazıyordu Fatih'e:

  Ey Emîr, fiilen şöhretini artırmak
  Senin elindedir.
  Ey Mehmet,Tanrı ve peder olan Hazret-i İsa
  Büyük Tanrı'nın oğlu,senin gibi büyük
  Bir padişaha dininin gözünü ihsan eylesin
  Zira o zaman bütün dünyanın Padişahı olacaksın.

Kaynak:Ufukların Sultanı-Fatih Sultan Mehmed-
                Mustafa Armağan/Timaş Yayınları

Osmanlı'da Kültür ve Medeniyet-Ders Notları

tarih ders notları
Divan-ı Hümayun
           Devlet Teşkilatı
   
  1-Osmanlı kuruluştan itibaren monarşi ile yönetilmiştir.
  2-Yavuz Sultan Selim'den itibaren Osmanlı padişahları halife ünvanını almışlar ve böylece Osmanlı teokratik bir devlet haline gelmiştir.
  3-1876'da meclisin açılması ile Osmanlı meşrutiyet rejimine geçmiştir.
  4-Padişahların erkek çocuklarına şehzade,onları yetiştirmekle görevli tecrübeli devlet adamlarına ise lala denirdi.

  5-Kanunname-i Âli Osman (Fatih Kanunları):

 a)Daha çok kardeş katli yasası olarak bilinir.
 b)Şehzadelere sancağa çıkma zorunluluğu getirilmiştir.
 c)Veraset sistemine son verilmiştir.
 d)Osmanlı'nın ilk yazılı kanunlarıdır.

  6-Ekber Erşed Yasası

 a)I.Ahmet tarafından çıkarılmıştır
 b)En yaşlı ve en akıllının tahta geçmesi kuralıdır.
 c)Olumlu yönü taht kavgalarını bitirmiş olmasıdır.
 d)Olumsuz yönü sancağa çıkmanın kaldırılıp yerine kafes üsulunün getirilmesidir.Bu nedenle tecrübesiz kişiler tahta geçmiştir.

   Divan-ı Hümayun

  1-Osmanlı'nın en yüksek yönetim ve yargı organıdır.
  2-Günümüzdeki bakanlar kuruluna benzer.
  3-Kararlarda son söz padişahındır.Bu nedenle bir danışma meclisi özelliğindedir.
  4-Fatihe kadar padişahlar,fatihten sonra ise veziriazamlar başkanlık yapmıştır.
  5-II.Mahmut döneminde kaldırılarak yerine Batı tarzında nazırlıklar (bakanlıklar) kurulmuştur.

  6-Divan Çeşitleri:

 a)Arz Divanı:Divan-ı Hümayun'da alınan kararların padişaha sunulması sırasında yapılan toplantıdır.
 b)Galebe Divanı:Padişahların elçilerle görüşmesi sırasında yapılan toplantıdır.
 c)Ayak Divanı:Padişahın askeri ve halkla görüşmesi sırasında yapılan toplantıdır.




Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi-Ders Notları

tarih ders notları
Osmanlı Askerleri
   Osmanlı Devleti(1300-1 Kasım 1922)
   
 1-Osmanlı Oğuzların Bozok Kolu'nun Kayı Boyundandır.
 2-Osmanlı Hanedanı dünyada en uzun hüküm süren hanedanlıktır.
 3-Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubad Osmanlı'ya Ankara Karacadağ bölgesini vermiştir.
 4-Osmanlı önce Anadolu Selçuklularla daha sonra da Moğol İlhanlı devletine bağlanmıştır.
 5-Osmanlı kurulduğu sırada:
a)Karadenizin üst tarafında bulunan Altın Orda Devlet'ini Timur yıkmış ve bu durumda Rusların güçlenmesine neden olmuştur.
b)Güneydoğu Anadolu,Suriye ve Mısır Memlüklerin hakimiyetindedir. 

   Kuruluş Dönemi(1300-1453)

   Osmanlı'nın Hızlı Büyüme Sebepleri:

 1-Yöneticilerin yetenekli olması.
 2-Merkezi otoritenin güçlü olması.
 3-Osmanlı'nın bir uç beyliği olması.(Coğrafi konum)
 4-Gaza ve cihat etme politikası.
 5-Türkmenlerin Anadolu'ya göçleri.
 6-Beylikler arası savaşlara katılmaması.
 7-Ahi Teşkilatı'nın çalışmaları.
 8-Tekfurların (Bizans Valileri) Bizans halkına kötü davranması.
 9-İstimalet (Hoşgörü) Politikası
10-Anadolu'nun,Balkanların ve Bizans'ın karışıklık içinde olması.
11-Avrupa'daki 'Yüzyıl Savaşları'
12-İskan Politikası:Özellikle Rumeli'de fethedilen yerlere Türklerin yerleştirilmesidir.Böylece hem o bölgenin Türkleşmesi ve Müslümanlaşması sağlanmış hem de kalıcılık gerçekleimiştir.İlk defa Orhan Bey döneminde uygulanmıştır.

Kösem Sultan

muhteşem yüzyıl kösem sultan
Kösem Sultan
    Osmanlı padişahlarından I. Ahmed'in eşi, padişah IV. Murad ve I. İbrahim'in annesidir. 1590 yılında Bosna'da doğduğu rivayet edilmiştir. Kösem Sultan'ın IV. Murad ve I. İbrahim dışında Süleyman ve Kasım adında 2 erkek evladı,  Ayşe, Gevherhan, Fatma ve Hanzade Sultan adlarında 4 kız evladı vardır.
    Kösem Sultan'ın asıl adının Anastasya olduğu ve Bosna Beylerbeyi tarafından İstanbul'a gönderildiği rivayet edilir. Ortodoks rahibinin kızı olan Kösem Sultan; güzelliğinin, zarafetinin dışında hayrat işlerinde de öncülük etmiştir. Saltanat sahibi kadınlar arasında en ihtiraslı kadın olarak bilinmektedir. Hasekiliği döneminde kendisine Kösem; "Sürüler önünde, rehber olarak yürüyen." denilmiştir. Kösem Sultan hayatı boyunca hayır işlerine çok önem vermiştir. Yoksullara ve kimsesizlere yaptığı maddi yardımlar dışında İstanbul'a birçok cami ve medrese yaptırmıştır. Bu yardımlar içerisinde en çok bilinenlerinden bazıları ; Üsküdar’daki Çinili Camii, Boğaziçi’nde Anadolu Kavağı, Sultan Selim civarında Valide Medresesi Mescidi'dir.
    Kösem Sultan henüz 15 yaşında iken I. Ahmed'e Haseki olmuştur. Güzelliği ve zekası ile dikkat çeken Kösem Sultan kısa sürede eski Hasekilerin önüne geçmeyi başararak I. Ahmed'in en gözde Hasekisi olmayı başarmıştır.
    Kocası öldükten sonra tahta çıkan Sultan I. Mustafa'nın tahttan indirilmesinde etkili olduğu rivayet edilen Kösem Sultan, Sultan II. Osman tarafından Eski Saray'a gönderilmiştir. Devlet içerisinde gücünü korumayı başaran Kösem Sultan oğlu IV. Murad'ı henüz 11 yaşında iken tahta çıkarmayı başarmıştır. Sultan IV. Murad döneminde devlet yönetiminde oldukça etkili olan Kösem Sultan IV. Murad'ın genç yaşta ölmesinden sonra yerine oğlu I. İbrahim'i tahta çıkarmayı başarmıştır.
    Kösem Sultan 2 Eylül 1651 yılında iktidar mücadelesi içerisine girdiği Turhan Valide Sultan tarafından Saray odasında boğularak öldürülmüştür. Kösem Sultan'ın cenazesi kocası tarafından yaptırılan Sultan Ahmet Camisinde bulunan I. Ahmed türbesine gömülmüştür.  

  Not:2015 yılında "Muhteşem Yüzyıl 'Kösem'" isimli televizyon dizisi ile bu karakteri karşımızda göreceğiz.