Mercidabık Zaferi

Mercidabık zaferi
Mercidabık Zaferi
   Pazar sabahı,çölün korkunç sıcağı bastırmadan önce,puslu ovanın iki yanında ordular karşı karşıya geldiler.Asker sayıları aşağı yukarı seksen binle iki taraf için de denk sayılırdı.Osmanlı ordusu on iki bin tüfekli yeniçeri,otuz bin kapıkulu askeri ve sağ ve sol kanatlardaki yirmi biner Anadolu ve Rumeli askeriyle savaş nizamına geçti.Merkezde Selim Han ile Veziriazam Hadım Sinan Paşa bulunuyorlardı.Tüfekli yeniçerilerin arkasında,Çaldıran'da da olduğu gibi birbirlerine zincirlenmiş üç yüz adet seyyar top vardı.Sağ kanatta,Karaman Beylerbeyi Hüsrev Paşa,Anadolu Beylerbeyi Zeynel Paşa,Dulkadirli Şehsuvaroğlu Ali Bey ve Ramazanoğlu Mahmut Bey vardı.Sol kanat ise,Rumeli Beylerbeyi Yusuf Paşa,Diyarbekir Beylerbeyi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Mengli Giray oğlu Saadet Giray'ın kuvvetlerinden oluşuyordu.
   Memluk ordusunda ise sağ kanat,Şam Naibi Sıbay'ın kumandasındaydı,sol kanat Halep Naibi Hayırbay'ın,merkez ise Halife III.Mütevekkil ile birlikte bulunan Sultan Kansu Gavri'nindi.
   "Öyle ya Lala Cafer Paşa" diyerek güldü Selim Han,"Bu dünya iki sultana dardır.Belki ancak bana yeter." Zincirli zırhının demir plakalarını yerleştiren içoğlanlarına yardımcı olduktan sonra kendisi gibi zırhlanmış atı,Karaduman'a atladı.Dizlerine kadar uzanan zincirlerin altındaki simsiyah ipeksi adaleleri titreyen hayvan olduğu yerde eşinip duruyordu.Selim Han,hayvanın burun deliklerine eski bir Moğol yöntemiyle kan sıvamış,hayvan,irileşen gözleriyle yerinde duramaz hale gelmişti.Şu anda tek başına koşmaya başlasa duramaz çatlayana kadar giderdi.
   Lala Cafer Paşa,ilerleyen yaşına rağmen,sanki günden güne gürleşen sakallarını karıştırarak,"Bundan sonraki hedefimiz neresidir inşallah Sultanım?" diye sordu harp öncesi coşkusuyla.
   Yavuz Han güldü,"Sen sır tutmasını bilir misin Paşa?"
   Paşanın yüzü umutla aydınlandı,"Elbette Sultanım."
   "Ben de bilirim." diye yanıtlayarak bir kahkaha patlattı Selim Han.
   Etrafındaki herkes kahkahalarıyla bu neşeye katıldılar.
   "Askeriniz ne de neşeli ve sabırsızdır böyle." dedi o ara Selim Han'ın yanına sokulan kalın zırhlar içindeki Hasan Can.
   Dostunun omzunu sıvazladı Selim Han."Çatışma öncesi askerin ruhunu öyle bir coşku sarar ki,az sonra ölme ihtimalini dahi düşünmezler.İşte harbin ilk adımı böyle başlar.Ama savaşın sonundaki sevinç yalnız kazananlara aittir ne yazık ki."
                                                     *
   Sultan Kansu Gavri ordusunun önündeydi.Generallerine başıyla bir işaret çaktı ve muhteşem bir disiplin örneği sergileyen askerleri çıt çıkarmadan dinlemeye başladılar.
   "Ey memluk askeri!Ey kahramanlar!Ey köle olarak getirildiği bu toprakların tek ve gerçek sahibi olan Türk'ün oğulları!Bir zamanlar,söz hakkı olmayan,ancak verilen emri yerine getirmek zorunda olan bir zavallıyken,şimdi dünyanın en güçlü devletinin sahibisin.Sen ki,azgın Moğol İstilası'nın önüne yer yüryüzünündeki tek güç olarak dikildiğinde,bu Osmanoğullarının memleketleri parça parça olmuştu.Yıldırım Bayezit maiyetiyle birlikte esir düşüp,düşman Moğol illerinde can vermişti.Ama sen,bir tek sen bu dünyanın ışığı olup gökyüzüne yükseldin.Kahraman Türkoğlu,bugün seni yeryüzünden silmek istiyenler de senin kanından olabilir.Ancak elin titremesin,çünkü ikilik fitnedir.İşte namus ve şerefini ortaya koyacağın en büyük gün gelmiştir.Artık durmak sana haramdır.Gazan mübarek olsun!.."
   Ordu hep bir ağızdan tekbir getirerek mızraklarını ve kılıçlarını kalkanlarına vurmaya başladılar.Tüm Mercidabık Ovası'nı korkunç bir uğultu kapladı.
                                                       *
   Peşinde,ordusunun yedi tuğunu taşıyan görkemli kapıkulu süvarileriyle askerinin önündeydi Yavuz Han."Kahramanlarım! Küfre destek olan,onun ortağıdır ve fesat ortadan kaldırılması gereken bir münkerdir.Karşınızdaki ordu,Hazret-i Ebubekir'e,Ömer'e ve müminlerin anası Ayşe'ye hakaret edenleri muhafaza edenlerin ordusudur.Fitne ruhlarını ve bünyelerini sarmıştır.Artık kanları helaldir.Nice kardeşimizin mübarek kanı,Memlukların,Safevilere verdiği destek sonucu dökülmüştür.Bugün Peygamberin gözyaşlarını silme,kırık gönlünü tekrar mamur etme günüdür... Bugün erlerin erliklerini ispat günüdür... Şehit olursak ahrette saadet bizimdir.Eğer düşmanı yenersek dünyada devlet bizimdir.Subhanellezi sahhera lena haza... Urun yiğitlerim,koman,Allah onara!"
                                                        *
   İki ordu da eski Türk harp stratejisi gereği hilal şeklinde dizilmişlerdi.Savaş,Memluk kuvvetlerinin ileri harekatıyla başladı.Sultan Gavri'nin planı gereği önce düşmanın kanatlarına sahte ataklarla vurulacak,ancak derhal geri çekilecek merkez harekatlendirilecek,takibe kalkan rakip kanatlarla merkezleri arasında bağlantı koparılıp yıldırım hızıyla Osmanlıların top ve tüfek birliklerinin bulunduğu merkez üzerine bindirme yapılacaktı.Ancak özellikle Memlukların sol kanat kumandanı Hayırbay,Sultan Gavri'nin korktuğu gibi ana plana uymadı.Sert bir taarruzla gerilettiği Osmanlı sağ kanadını takibe kalktı.Ancak tüfekçilerini merkezden sağa kanada doğru kaydıran Selim Han saldırının hızını daha ilk anda kesmeyi başardı.Bu arada Memlukların sağ kanadında beklenmedik bir olay daha yaşandı.
   Şam naibi Sibay aldığı bir mermiyle atından düştü ve bir anda düşmanın arasında kaldığını fark etti.Asıl kötüsü atını da yitirmişti ve çaresizce etrafına bakınırken iki azap askeri tarafından çapraza alınmıştı.Göğsünden ve kaburga kemiklerinin arasından mızraklandı.O esnada yardımcısı Balbak,kahramanca kılıç üşürerek yanına varmaya çalışıyordu.Öyle ustaca at kullanıyordu ki ona yetişmek ve vurup indirmek imkansız gibiydi.Balbak'ın atından atlayıp başına geldiğini ayrımsadığında Sıbay,o meşhur sözlerini söyledi,"Ölürken,canı yanmıyor insanın Balbak,yalnızca soluğum kesildi ve dermanım çekiliyor.Keşke böyle olmasaydı..."
   İki kanadının,yalancı taaruzlarının bile kısa zaman içinde çöktüğünü gören Sultan Gavri,merkez süvarilerinin tamamını hucüma kaldırdı.Ancak Osmanlı toplarının menzillerinin bu kadar uzun olduğunu bilmediğini fark etti işe o an.Topçular seri atışlar yapabiliyor ve inanılmaz bir isabet yüzdesi tutturabiliyorlardı.Topçu birliklerinin perdeleme atışıyla,orakla biçilen ekin misali kırılan süvarşler yanlara doğru açılıp,sancak açarak tekrar toparlanmaya çalışsalar da kanatlardaki tüfekçilerin yaylım ateşiyle gerilemeye mecbur kaldılar.
   Sultan Gavri,topyekün hücuma kalkmanın ne denli büyük bir hata olduğunu işte o an anlamış oldu.Ancak İsmail'in düştüğü hataya düşme zoruna gittiğinden,emrindeki beş bin kişilik hassa birlikleriyle o toz dumanın içinden direkt olarak Osmanlı merkezine yüklendi.Başarılı olabilmek için bir şansı olabilirdi belki,ancak Yavuz,cengaver Sultanın böyle bir çılgınlığa kalkışacağını kestirmişti.Yedekte tuttuğu tüfekçiler ve süvarilerle Kansu Gavri'nin birliklerini karşıladı.Sultan Gavri,zafer sarhoşluğuyla gaflete kapılmış bir düşman değil,kendisini hazır bekleyen birliklerle karşılaşınca önce durakladı,sonra da geri çekilmekten başka çaresi olmadığını anladı.Toparlanıp yeni bir stratejiyle savaşacağı yeni plan üzerinde çalışacaktı.Zamanında ricat emri vererek çember altına girmekten kurtuldu,fakat ihtiyar Sultanın kalbi tüm bu karmaşayı ve böylesi ağır bir yenilgiyi kaldıracak kadar güçlü değildi artık.Bir ara göğsünün sıkıştığını ve soluğunun kesildiğini ayrımsadı.Güçlü adelelerinin boşaldığını ve görüşünün karardığını hissetti.Çok geçmeden atından yere devrildi.O an,tıpkı Safeviler gibi,daha önce hiç yenilgi yaşamamış Memluk ordusu için kanlı bir bozgunun başlangıcı oldu.
   Sipahiler ve kapıkulu süvarileri düşmanı önlerine kattılar.Memluk ordusunun büyük çoğunluğunu kılıçtan geçirildi.Azaplar ve arkalarından gelen yeniçeriler ise düşmandan iki bin esir aldılar.Tüm ağırlıklarını,ordu hazinesini,dahası itibarlarını yitirmiş Memlukların kılıç artıkları,savaş alanını dağınık halde terk ettiler.

Kaynak:"Yavuz"/Okan Tiryakioğlu/Timaş Yayınları,adlı kitaptan yaptığım alıntıdır.

Yorum Gönder